GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

U-Boat Type XXI
AFV Club 1/350
Ahmet Dönmez
 

 

Tarihçe : Ya da Tip21 Denizaltılar hakkında bilmek isteyip de, sormaya çekindiğiniz bir takım şeyler ...

 

İkinci Dünya  Savaşı sonlarında testleri tamamlanıp  seri üretime sokulabilen Tip21 (Type XXI) serisi tekneler gerçekten de, Alman Denizaltı teknolojisinin  mükemmel ürünlerinden biriydi. Savaşın son günlerinde denize açılabilen parmakla sayılabilecek miktarda geminin askeri alanda bir etkisi olmadı. Fakat, 1945 sonrası bu teknelere savaş gamimeti olarak sahip olan   ülkelerin sonraki denizaltı tasarımlarında önemli etkileri oldu.[1]

Bu denizaltılardan önce üretilenleri  teknik olarak, “dalıp çıkan tekneler” olarak adlandırmak mümkün. Gerçekte operasyonel yetenekleri suyun üstü ile kısıtlı  bu tekneler suyun altında  yavaştılar ve manevra yetenekleri oldukça yetersizdi. Kısıtlı sürelerde su altında kalabiliyorlardı. Kısa aralıklarla  su üstüne çıkıp elektrik motorlarına güç sağlayan pillerini doldurmaları gerekiyordu. (Tüm bunları göz önüne alınca, o kadar da parlak bir fikir gibi değil sanki.)

 En başından gerçek bir denizaltı olarak tasarlanan Tip21’in su altındaki performansı o anda hizmette olan her tür denizaltıdan daha yüksekti.  Su altında yüzeydekinden daha hızlı hareket edebiliyordu. Şnorkel derinliğinde çok kısa sürelerle  pillerini doldurarak,  11 gün su altında kalıyordu. Bu süre içerisinde mürettebat için gerekli hava ve yiyecek gelişkin soğutma ve iklimlendirme sistemi sayesinde sağlanmaktaydı. Üretilen çöp  ise özel depolarda dışarı atılmadan saklanıyordu. Bugünkü standartlarda hala oldukça ilkel sayılsa da, 58 kişi için  üretilmiş 3 tuvalet ve temiz su arıtıcısı da yaşam şartlarını hatırı sayılır derecede yükseltmekteydi.

 

 İçerdeki bu yüksek teknoloji teknenin dışında da görülebilmekteydi. Su altı süratini artırabilmek, hidrodinamik olarak mükemmel bir form yaratabilmek için   güverte topları ve direnç yaratabilecek her türlü aksam kaldırılmış, formlar yumuşatılmıştı. Geleneksel  açık  kule sistemi yerine benimsenen daha kapalı  tasarım güverte subayı ve  birer gözlemci için toplam üç açıklığa sahipti. Kulenin ön ve arkasında  oldukça iyi entegre edilmiş ikişer adet yirmi milimetrelik uçaksavar topu bulunuyordu. Kule üzerindeki her türlü  araç; radar, radyo ve yön bulucu antenler , şnorkel tertibatı, kullanımda olmadıkları zaman  kule içine alınmaktaydı. Öndeki dümen (baş ufki dümen düzeneği) de kullanılmadığında gövde içine alınıyordu.

Yaklaşık ikibuçuk santim kalınlığında metal alaşımdan üretilmiş mukavim tekne (pressure hull)  sayesinde denizaltı 280 metre derinliğe dalabilmekteydi. Bu o zamana dek hiç bir askeri denizaltının ulaşamadığı derinlikti. Diğer denizaltılara göre oldukça sessiz motorları[2] ve hidrodinamik yapısı sayesinde  su üstü gemileri tarafından tesbit edilmesi oldukça güçtü.

Hayır, bitmedi:  gelişkin sonarı, hidrofon sistemi (bu sistemin oldukça büyük bir kütle oluşturan yankı odası  teknenin önünde, altta yeralmaktaydı) BALKON GERAT  sayesinde birden fazla su üstü gemisini  tesbit edip, izleyebiliyordu. Hedeflerin  tesbitinden sonra; Tip21 yaklaşık elli metre derinlikte torpidolarını ateşleyebilir, hidrolik yeniden doldurma sistemi ile torpidolarını süratle yeniden doldurarak 20 dakikadan az sürede   üçerli altı torpido salvosunu  muhtelif hedeflere gönderebilirdi.

Bu denli yüksek teknoloji ürünü bir silah sistemi  her zaman olduğu gibi, üretim aşamasında çözülmesi gereken pek çok sorunu da içermekteydi. Üstün bir potansiyele sahip bu denizaltıların üretimine öncelik verildi ve çok kısa sürede önemli miktarlarda üretim için planlama yapıldı. Yapım  süratini artırmak ve her türlü endüstiyel etkinliği güçleştiren Müttefik Hava  bombardımanından kaçınmak amacıyla  denizaltının çeşitli bölümleri prefabrike birimler halinde çeşitli ve dağınık yerlerde üretiliyor  ve ana tezgahlarda birleştiriyordu. Kağıt üzerinde uygulanabilir görünen bu sistem, uygulamada  kalifiye eleman yetersizliği, ham madde sıkıntısı, sürekli bombardıman nedeniyle felç olan ulaşım ağı ve  anlamsız şekilde  iyimser üretim hedefleri nedeniyle işlemedi.  Teslimat programlarına uymaları konusunda çok büyük baskı altındaki alt üreticiler  bu tür bir üretimin gerektirdiği dikkat  ve hassasiyet ile üretim yapamıyor, böylece ana üretim için yollanan bu bölümlerin tekrardan elden geçirilmesi, düzeltilmesi gerekiyordu. Üretim programlarını etkliyen anlamsız politik kararlar da bu düzensizliğin nedenlerinden biriydi[3]. Buna rağmen, konvensiyonel üretim için yaklaşık 22 ay olarak hesaplanan inşa süresi bu yöntemle 9  aya indirilebilmişti.

 Sonuç olarak, Savaş sona erdiğinde toplam 121 adet denizaltı üretilebilmiş, bunlardan yanlızca iki tanesi savaş görevine çıkmıştı[4]. Savaştan sonra, yukarıda da söz edildiği gibi üretimi tamamlanmış veya yapım aşamasındaki muhtelif  Tip21’ler  savaş sonrasında Müttefik devletler donanmalarında  çeşitli görev ve denemelerde kullanıldılar.  

U-2540 borda numaralı Tip21 denizaltı ise  savaştan sonra, yaklaşık 10 yıl Baltık Denizi’nin dibinde yattıktan sonra, yeniden oluşturulan Alman Deniz Kuvvetleri’nin  denizaltı ihtiyacı nedeniyle 1957’de yeniden yüzdürüldü. Üç yıl süren yenileme çalışmalarından sonra 1960’da Donanmaya yeniden katıldı. Bu defa,  1849’da gerçek anlamda ilk denizaltının üretimini gerçekleştiren Alman Mühendis  Wilhelm Bauer’in adı verildi. Yeni denizaltı tiplerinin geliştirilmesi[5], muhtelif cihazların denenmesi için çeşitli araştırma programlarında kullanılan Wilhelm Bauer  malzeme yıpranması, çeşitli kazalar gibi nedenlerle dalış için güvensiz hale gelince, 1980’lerin başlarına hizmetten çıkarıldı. İkinci Dünya Savaşı  sırasındaki görünümüne yeniden kavuşturmaya yönelik restorasyon çalışmalarının ardından 1983’de  Bremerhaven’deki Alman Denizcilik Müzesinde sergilenmeye başlandı.

Model :

 Bir hafta sonunda kotarılabilecek kolaylıktaki model AFV Club  üretimi. İnternette dolaşırken, doğal olarak kutu resmine vurulup aldım. (Yoksa ben nereden bilirim  elin Alman’ının Tip21 denizaltısını?) Kutudan A4 boyutlarında, arkalı önlü bir yapım kılavuzu, kısa bir tarihçe, minicik bir ıslak çıkartma tabakası ve iki çerçevede denizaltının şahsı çıkıyor. Modelin yüzey detayları son derece ince ve düzgün, Gövde ve güverte üzerindeki tüm açıklıklar, tahliye ağızları, herşey en ince ayrıntısına kadar işlenmiş. Görünür yerlerde en ufak bir kalıp itici izi yok. Çapak ta yok doğal olarak. Ölçek  göz önüne alındığında belki eleştirilecek bir nokta, kule üzerindeki periskoplar, radyo antenleri ve radar antenlerinin bir miktar kalın kaçması. Bunun da  farkına  modeli bitirdikten sonra gösterdiğim eşin dostun uyarıları ile farkına vardım. Daha ince olarak  kalıplanması plastik enjeksiyon ile  pek olası görünmeyen bu parçalar çok ince tel veya başka malzemelerle değiştirilebilir.

Yapım son derece basit, gövde yarılarını birleştirip güverteyi kapıyorsunuz !  Torpido tüplerini  açık veya kapalı yapabilmek için iki ayrı parça verilmiş. Esasen birbirinin aynısı olan bu iki parça da,  ikişer parça dolayısıyla birbirlerine yapıştırırken burun dikine gitmeyip, Tayvanlı’nın  ne dediğine bakmak gerekiyor...

 Entrika içeren bir başka bölüm de, gövde yarıları kapatılmadan yapıştırılması gereken ve garip bir şekilde yerine oturmayı red eden burundaki dalış kanatçıkları. Bu kanatçıkların  kurt ağzı motifi yaratıp hareketli olması ve açılıp kapanması hedeflenmiş, ama ben bu parçaları anca yapıştırabildiğimden bu hedefi ıskalamak zorunda kaldım.

Bence dikkat edilmesi gereken en önemli yer burası. Gövde kapanıp güverte yerleştirildikten sonra kenarlara çok az macun gerekiyor. Burada epey dikkat gerekiyor. Macunlarken detayları da doldurma, zımparalarken de hepsini temize havale edip, nesneyi bir muz kıvamına getirme olasılığı hayli yüksek.  Bu iş de kazasız belasız kotarıldıktan sonra iş kule yarılarını birleştirip kule üzerindeki ıvır zıvırı oturtmaya kalıyor. Burada, pervaneleri  zımpara marifeti  ile hafifçe inceltmek için dayanılmaz bir istek duydum. Ölçeğe göre oldukça kalındılar sanki... Ama bu da mutlaka yapılması gereken bir şey değil, belki hafif temizlemek yeterli. Kuleyi de yerine oturttuktan sonra,  irice bir istavritten azıcık hallice olan denizaltı boyanmaya hazır hale geldi. Öyle çok fazla seçeneğiniz yok: Ben de su üstüne kalan yüzeyleri açık griye, su kesimi altını da koyu gri boyayıp geçip gittim.  Evet; bir denizaltı için “su üstüne kalan”, “su kesimi” türü  tanımlamaların anlamsızlığının farkındayım.  Boya kuruduktan sonra yağlıboya ile panel aralarını ve tahliye açıklıklarını belirgin hale getirdim. Boyanın  fazla kaçtığı yerleri tekrar boyamak gerekti. Bu durum boyanın altında hafif gölgelenmeler yapıp, daha fazla ton ve derinlik elde etmemi sağladı.

Boya kuruduktan sonra yağlıboya ile panel aralarını ve tahliye açıklıklarını belirgin hale getirdim. Boyanın  fazla kaçtığı yerleri tekrar boyamak gerekti. Bu durum boyanın altında hafif gölgelenmeler yapıp, daha fazla ton ve derinlik elde etmemi sağladı.

Son aşama olarak da,  olması gereken yerlere toz pastel ile pas yaptım. Aslında bu denizaltıların paslanacak kadar çok denizde kalmamış oldukları, uzun süre kullanılmadan İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermiş olsa da, U-2513 1944’de üretilmiş ve yeterince suda kalmıştır diye düşünüp,  tarihsel gerçeklerin üzerinde fazla durmadan  artistik lisans’a kuvvet verdim.

Benim modelini yaptığım -daha doğrusu ıslak çıkartmalardan o rakamları yapıştırdığım-  U-2513  ise savaş ganimeti olarak Amerikan Donanmasına verilmiş ve 1951 ekiminde Florida açıklarında batırılmış.  Kalıntıları bugün yaklaşık 70 metre derinlikte yatıyor[6].  

Not: “Küçücük bir model için bu kadar da yazı yazılır mı be arkadaş” dediğinizi duyar gibiyim. Genellikle modeli bitirdikten epey sonra yazısın yazarsam böyle oluyor. Kafamın içerisinde o model ile ilgili pek çok fikir, görüntü, bok püsür oluşuyor ve yazmaya oturunca uzun uzun yazmaktan kendimi alamıyorum.  Fakat modellenen her cihaz o kadar zengin bir tarih ve teknik arka plana sahip ki çoğu zaman, bu ağız ishali durumunu hoş göreceğinizi umut ediyorum.

Bazı Kaynaklar : 

1. U Boats  In Action. Stern, C., Robert.  Squadron Signal Publications. Warships No.1. Carrolton, Texas, 1977. Oldukça eski ve yetersiz olmasına rağmen, hala bulunabilirliği ve makul fiyatı ile uygun  bir kaynak. İnternette dolaşırken rastladığım pek çok sitedeki metne temel oluştırduğu kolayca görülebiliyor.   

2. http://en.wikipedia.org/wiki/Wilhelm_Bauer_(U-boat)

3. http://www.ipmsstockholm.org/magazine/2003/11/detail_uboot_xxi.htm

4. http://www.hazegray.org/worldnav/china/submar.htm Çin mamulatı Romeo Sınıfı denizaltılar

5. http://www.answers.com/Romeo%20%20Class%20Submarine%20 Romeo sınıfı denizaltılar ile ilgili daha geniş teferruat ve  ufak olmakla birlikte , oldukça güzel bir fotograf.

6. http://uboat.net/ çok geniş bir  site. Sadece Tip21 değil, tüm  Alman Denizaltıları ile ilgili  malumat.  

İyi Modeller,  

Ahmet Dönmez © Ağustos 2007

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 


[1] Özellikle Sovyetler Birliği  bu teknolojiden bolca yararlandı. Bindokuzyüzelliler’de ürettikleri tüm tasarımlar, özellikle “Romeo” ve  “Zulu” sınıfı tekneler Tip21  Denizaltılar esas alınarak geliştirilip, bol miktarda üretildiler.  Çin Halk Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği arasında 1950’de imzalanan  Barış ve Karşılıklı  Yardımlaşma Anlaşması sayesinde de, “Romeo” sınıfı gemilere ait teknoloji Çinlilere aktarıldı. “Tip 033” olarak adlandırılan bu  gemilerden  Çin Halk Cumhuriyeti  1962-1984 yılları arasında 84 adet üretti ve pek çok ülkeye ihraç etti. 

[2] Üç kat  daha güçlü pilleri ve yeni geliştirilmiş çok yavaş ve sessiz hareket sağlayan  “emekleme” motoru (creep motor) ile, Amerikan Deniz Kuvvetleri’nin “Balao” sınıfı teknelerinden iki kat daha sessizdi.

[3] İlk Tip21 Denizaltı Adolf Hitler’in doğum gününde denize indirildi. Görünürdeki bu başarıya rağmen, denizaltı ancak dubalarla su üzerinde durabilmekteydi ve törenden hemen sonra tekrardan kuru havuza çekilmesi gerekmişti !

[4] Otuz Nisan 1945’de Kaptan Adalbert Schnee komutasındaki U-2511 ve 3  mayıs 1945’de Kaptan Helmut Manseck’in U-3008’i...

[5] Savaştan sonra geliştirilen 205, 206 ve 209 tipi denizaltılarda kullanılan akustik cihazlar, yeni torpidolar, kurtarma sistemleri, çapalar, kule formları bu programlar çerçevesinde Wilhelm Bauer’de denendi. 

 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.