GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

Supermarine Spitfire Mk.1b
Tamiya 1/48
Tolga Ülgür
 

 

Tarihçe

Havacılık tarihi ile az buçuk ilgilenmiş birine İngiliz Kraliyet Hava kuvvetleri’nin (RAF) İkinci dünya savaşındaki en bilinen uçağı hangisidir  diye sorsanız alacağınız cevap Supermarine Spitfire dan başkası olmaz sanırım.

[Bu görüşe günümüz “has hoşaf özde değil sözde demokrat”larından itirazlar  gelebilir tabii. Ancak siz bırakın, onlar köşe başındaki tadilat görmemiş muhallebicide ucuz limonata ile naifçe serinlemeye çalışarak meşguliyet dönemlerini geçirsinler].

 

 

Peşinen uyarmalıyım ki,  bu yazı bir parça uzun olacak gibi duruyor. Uzunluktan sıkılması muhtemel muhteremlerin direkt olarak resimlerle oyalanma lüksleri ise  her zaman mümkün...(Ulu Tanrım, yoksa  demokrasi dedikleri böyle bir şey miydi?)

Günümüz internet imkanlarından faydalanma konusunda görgüsüzlük işaretleri vermeden- bu uçağa neden “Spitfire” ismi verildiğini nihayet merak ederek- yaz başı / karşı devrim öncesi- başladım sörfe..Rüzgar da fena değildi sanki. Elde ettiğim bulguları burada paylaşmakta hiçbir mahsur görmüyorum. Bu bulgulardan hoşnut kalmayanlar, yukarıda sözü edilen muhallebicidekilere takılarak “uzlaşmakta!” serbesttirler.

 

 

Spitfire ismi prototipin üretimi aşamasında ana firma Vickers-Armstrong  yönetimi tarafından ortaya atılmış. Internette “jet” hızıyla gezinirken öğrendiğime göre firmanın başkanı Sir Robert Mac Lean  bir zamanlar küçük kızını “küçük spitfire” diye çağırdığını ve yeni tayyareye verilecek ismin “Supermarine” kelimesindeki  “S” harfi ile başlamasının da  hoş bir tesadüf olacağını itiraf ederek projeye bu ismi önermiş. Eh başkan önerince Ingiliz monarşisiyle beslenen sistemde kabul görmesi zor olmamış anlaşılan. ( Domestik demokratlar bu olaya yetişememişler ne yazık ki...)

 

 

Köken olarak I.Elizabeth dönemine dayanmakta olan Spitfire kelimesi  hiddetli, çabuk öfkelenen  ve hararetli insanları -genellikle kadınları- ifade etmek için kullanılırmış.

[Ve fakat, Spitfire ismi bende çoğunlukla Ingiltere’nin tabii güzelliklerini tuvale geçirme konusunda pek uzun zaman önce yeterli üne kavuşmuş romantik akım ressamlarından  John Constable’ın memleketini (Suffolk civarını ) çağrıştırır hep. Zihnimde bu iki kavram genellikle bir arada ve omuz omuzadır. Ayırmak için de özel çaba sarf etmedim. Acaba sebebini Spitfire’ın  zarif ve estetik çizgilere sahip oluşunda mı aramalıyız?]

 

 

Bindokuzyüzotuzyedi yılında  projesinin hayata geçirilişini göremeden kanserden ölen  Supermarine’nin baş tasarımcısı  R. J. Mitchell tarafından yaratılan Spitfire eliptik kanat formunun da katkısıyla Hurricane’lere ve döneminin diğer uçaklarına üstünlük sağlamıştı.

R.J Mitchell 1922 ile 1931 yılları arasında “Schneider Trophy” adıyla düzenlenen  deniz uçağı yarışlarına kendi tasarımları ile katılarak 4 kez birincilik kazanmıştı. Napier ve Rolls Royce motorlarının kullanıldığı bu örnekler daha sonraları tek kişilik avcı uçağı projesi için kullanılacak tasarımlara baz teşkil edecekti.

 

 

Dokuzyüzotuzdört  yılına gelindiğinde, Air Ministry’  mevcut avcıların yerini alması için yeni  bir uçağa ihtiyacı olduğunu duyurması üzerine Supermarine  Type 224’ ü  teklif etti.

Ancak Type 224 Bakanlığın en az sekiz adetlik silah yükü kriterini karşılamadığı için reddedildi (Type 224 sadece dört adet makinalı barındırmaktaydı.)

 Mevcut kanat tasarımlarında silah adedi çoğalırsa kanatların kalınlaşması kaçınılmazdı ve bu durumda Hurricane’lerden bir farkları kalmıyordu. Bu paradoksu  aşmak için mebzul miktarda kafa yorulduktan sonra, eliptik kanat formunda karar kılınmış. Bu form aerodinamik performansı geliştirmenin ötesinde; dörderli olarak , 8 adet makineli tüfeği  kanat içine monte edilebilir kılmış.

 

 

Prototip ilk uçuşunu 1936 yılında yaparak saatte  335 mil  hıza ulaşmış. Skoru tatmin edici bulmayan R.Mitchell’in yeni bir pervane kullanmasıyla hızın saatte 348 mile ulaşması sağlanmış. Bu testlerden kısa süre sonra da  RAF’ın  310 uçaklık bir siparişi  verdiğini elimdeki kaynaklardan öğreniyorum.

İlk Spitfire  teslimi  1938 yılında gerçekleşmiş.  İkinci Dünya Savaşı başladığında ise, RAF bünyesinde 182 adet Spitfire kullanılmaktaymış.

 

 

Spitfire Mk1 lerde  başlangıçta 1.030 beygir  güç üreten Rolls Royce MerlinII motorları, çift palalı ahşap “Weybridge” pervaneleri ile birlikte kullanılmıştı. Bu tayyarelerde kanopinin tavanı da düz idi. ?

Üretilen 78. tayyareden sonra “De Havilland”  üç palalı metal pervane kullanıldığını Aero Detail’ın Japonca basılmış kitabından öğrenmiş bulunmaktayım.

Supermarine yetkilileri 74 üncü tayyareden sonra düz kanopiyi pek çoğumuzun daha iyi bildiği bombeli olanla değiştirmişler. 175 inci tayyareden sonra  ise Merlin III motorları kullanılmaya başlanmış. Savaşın başlamasıyla da kurşun geçirmez  ön cam standart olarak kullanılmaya başlanmış.

 

Her kanadında dörder adet 0.303 Browning makineli tüfek bulunan Spitfire MkI lerin 30 tanesi ,1940 haziran’ının başında Mk1b ye dönüştürülerek ateş gücü arttırılmış. Mk1b lerde 8 yerine toplam 4 adet 0,303 Browning makineli ve ilave olarak da, 2 adet 20 mm. lik Hispano top bulunmaktaydı.  

 

 

Modeli yapılan R 6923 / QJ-S kod numaralı Spitfire Mk1 de sonradan tadil edilerek Mk V standartlarına ulaştırılmış.(Pervane abağı ve egzozda değişiklik yapılmayarak aynen bırakılmış). Squadron’un Spitfire in Action kitabına göre, Mk1b ye dönüştürülmüş olan R 6923  1941 yılında 92 nci filoya verilmiş.

 

Hemen yakınımızdaki referans resimde 1941 yılının bir yaz günü pilotu tarafından uçuruluyor.

Model

 

Bir bölü kırk sekiz ölçekte Spitfire yapmak istediğimde ilk arandığım marka Tamiya olmuştur hep. Bu katolik nikahı tadındaki aşırı sadakat duygusu o kadar güçlüdür ki, zaman zaman şeytana uyarak 1/32 Spitfire yapmaya yeltensem de; bir bumerang misali, uzunca bir yörüngeyi teptikten sonra, yine vardığım nokta Tamiya San’nın 1/48 lik dükkanı olmakta hep. Ben bundan fazla şikayet etmiyorum, sizler de etmeyin.

Şimdi; bu yazdıklarıma bakıp da,  sakın ola ki insanoğlunun kollektif akıl tutulmalarına pek kolayca maruz kaldığı şu yaz sıcaklarında, artık olağan yaşam biçimi olmaya başlamış “beraberce götürelim ” , “bırakınız yapsınlar , “bırakınız küre de ısınsın nedir yani” ve “ artık gemi de mi alsak”  eğilimlerine meyil etmeye kalkıştığımı düşünmeyin. Bu durum, bir tür alan razı satan razı, fiyat kazanç oranı yada o çok eğrilesi iç verim eğrisi gibi parametrelerle pekala gündemden düşürülebilir. Neyse duruşma sona erip jüri kararını verdiyse konuya girelim mi biz?..

 

 

 

Uzun zamandır Britanya Savaşı dönemine ait bir Spitfire yapma isteği duymaktaydım. Yürürken aklıma takılırdı hep, nedense erteleyip durmuşum mütemadiyen.(Yürümediğim anlarda da takıldığı oluyordu , demek ki mekanik bir sorun değilmiş bu)

Yine günlerden bir gün- internette jet hızıyla dolaşmaktan sıkılıp - elimdeki dokümantasyonla haşır neşir iken söz konusu tayyareyi yapmaya karar verdiğimi hatırlıyorum. Evet, çok ani oldu. Siz de haklısınız.

Bunu yapabilmek için neler gerektiğini incelemeye başlayarak bu evcilleşememiş sabırsız gazı kontrol altına almaya çalıştım. Açıkçası,  pek kolay olmuyor bunu dizginlenmek..

Yapılan incelemelerin sonucu, bu tayyarenin Mk1a olarak üretilmesine rağmen daha sonraları “ihtiyaçtan” bazı modifikasyonlar yardımıyla “kelepir” bir Mk1b ye dönüştürüldüğüne işaret etmekteydi. Gövde kod numarasından hareket ederek yaptığım incelemede fabrikadan Mk1 olarak çıktığını teyit etmişliğim mevcuttur.(Derin nefes ve akabinde rahatlama !)

 

Tüm bu veriler ışığında projede baz model olarak Tamiya’nın  Spitfire Mk Vb kitini kullanmanın doğru olacağına karar vermem de, bu saatten sonra sürpriz sayılmamalı.

Bu kit hakkında galeride yer alan önceki çalışmalarda yeterince bilgi verildiğinden bu kısmı kısa kesmeyi öneriyorum. Ne iyi şey şu, “uzlaşabilmek” .

 

 

 

Yapım

 

Yapıma, sürpriz yapmayarak yine kokpitten başladım.(Biliyorum halk sürpriz yapmaya  bayılıyor ancak ben istikrar yanlısı  sürprizcilerden değilim ne yazık ki) Öncelikle elemanlar ve yan duvarlar RAF interior green rengine boyanarak bir kenara bırakıldılar. Bu projede biraz kutunun dışına çıkarak dolaşma isteği hakimdi.

 

İlk olarak gösterge tablosuna el attım. Kabartma olarak verilmiş göstergeler kazındıktan sonra Obrnice eşrafından Kont Eduard’ın setindeki metal gösterge tablosu yerleştirildi. Ne olursa olsun,  verilen parayı hak ediyor bence.

 

 Kokpitte kullanılan kutu harici malzemeler bununla kalmıyor: Yavaş yavaş bir başka takıntı halini almaya başlayan Ultracast’ın rezin koltuğunu da (#48149) bütçeye dahil ettim. Kemersiz olarak üretilmiş koltuk meşhur bakalit rengine boyanmaya gayret edildi. Koltuk kemerleri  Kont Eduard’ın elemanlarından  tamamlandılar. Ayrı ayrı boyanan parçalar bir araya getirilerek gövdedeki yerine takıldı. Ala...

 

Gövdenin kapatılarak tesviyesi pek uzun sürmedi.

 

 

 

Sırada kanatlar var. Tamiya’nın yıllardır kalıplardan silmeye üşendiği sıkıntıyı gidermek gerekiyor önce. Müessesenin MkV kitlerindeki kanatların üst yüzeylerinde aslında olmaması gereken bir çift detay bulunmakta.

 

Sanırım müzede referans aldıkları tayyaredeki münferit bir müdahalenin izlerini genelleştirme hatasına düşerek kalıpladılar. Zira, kanat üzerindeki çift sıra destek çubukları çok sonraları kanatları sağlamlaştırmak amacıyla ilave edilmişler. Bu müdahale edilmiş tayyareyi Aero Detail’in kitabındaki, müzede çekilmiş detay resimlerinde ben de görmüştüm. Öncelikle bunların yakın çevredeki panel çizgilerinin ırzına geçmeden kazınması gerekmekte. Biraz özen biraz da sabır ile sonuç müspet olmakta.

 

 

 

Kanatların gövdeye yapıştırılmasından sonra sırada yatay stabilizatörler var. Kutudan çıkan tek parçadan oluşan elemanların oynar kısımlarını keserek yerine Ultracast’dan temin ettiğim  rezin parçaları kullanmayı yeğledim. (Ultracast # 61032 Spitfire Mk1 Control surfaces)

 

Son göz gezdirmelerden sonra sıra boyaya geldi.

 

 

 

Boyamaya- yerçekimine inat- alt taraftan başladım. Döneme ve referanslara uygun şekilde “B” tip kamuflaj uygulandı. Tayyarenin altı Gunze Sangyo akrilikleri yardımıyla “Sky Duck Egg” rengine boyandı. Üst kamuflaj ise gayet tanıdık olan “RAF Dark Green” ve “RAF Dark Earth” renklerine yine Gunze Sangyo akrilikleri ile boyandılar.

 

 

Mk 1a da kullanılan bez flaplar  yerine elimdeki referans resimlerine bakarak ve bulabildiğim kaynaklarda okuduklarıma dayanarak bunların metal olanlarla değiştirilmiş olmasının kuvvetle muhtemel olduğuna kanaat getirdim ve bu yönde devam ettim.

 

Tabii iş bununla kalmıyor, temel alınan Mk Vb kiti, bazı alanlarda Anglo Sakson ecnebilerin tabiriyle, down grade edilmek durumunda.

 

 

 

Bunlardan ilki egzostlar;

Kutudan çıkan MkV egzostlarını Ulracast’dan göndermesini talep ettiğim  61032 numaralı- Spitfire Mk1 exhaust  ürünü ile değiştirdim.

 

 

İkinci olarak, kutu muhteviyatındaki sivri uçlu MkV pervane başlığını yine Ultracast’ ın 48112 numaralı   De Havilland 3 Blade Propeller and Spinner ürünü ile değiştirdim.

  

Bitime yakın kokpit içerisindeki nişangah konusunda tercihimi bir kez daha kutu elemanı yerine Cutting Edge’in 48157 numaralı GM2 rezin nişangahından yana kullandım.

 

 

Boya işlerinin bitiminden sonra sırada ıslak çıkartmalar var. Bunlar en baştan beri kutunun içine bırakılarak ilk gazı verdiren Aeromaster’ın 48682 nolu setiydi.

 

Çıkartma uygulamasını son kat parlak vernik takip etti. Yağlı boya silme işleminin ardından Gunze H20  marifetiyle matlaştırıldı.

 

 

Bitirmeden, Spitfire’lara özgü gövde altındaki yağ  kaçaklarını kah referans resme bakarak,kah da hayal ederek yapmaya gayret ettim.

 

Lastikleri jantlarına geçirir gibi yapıp anteni de gerdikten sonra model bitirildi..

Bu modelin “akkureysi” konusunda hiç mi yanlışı yok diye soranlar olabilir. Onları rahatlatmak için modelin münasip bir yerini kasten hatalı yaparak  zihin çatlatan bu meseleyi  savuşturduğumu düşünüyorum.

 

 

Sol kanat altındaki yağ soğutma zamkinosmetresi için MkV lerde bulunan yeni tip parçayı kullanmak zorunda kaldım.(İkisi arasında çok az bir fark var. Eski tipin ağız kısmı biraz daha basık sadece) Bunun tadilatı da pek zor bana göre. İşin aslı  tadil edesim de gelmedi ( yoksa  “mahalle baskısı” buraya da mı bulaştı ?). Piyasada münferit olarak da satılmamakta. Bilen varsa söylesin ama artık çok geç. Tek çare başka bir Mk1 kitinden parça araklamak. Tüm bu ön ödemeli ilave ve değişikliklerin üzerine -radyasyona maruz kalmış bit boyutlarındaki bir parça için- yeni bir kit parası ödemek beni aşar.

” Hala sürdürülebilir cari açığa” daha fazla fiske vurmaya vicdanım el vermedi. Ve bu yanlış ile yaşamaya devam etmeye karar verdim. Yakın gelecekte bertaraf amaçlı  %100 akküreyt bir Mk II a yaparak konu uzmanlarının iç sıkıntılarını” hedge” edebilirim diye düşünüyorum .

Aslında kısa sürede bitmesine rağmen yazı “be highly”uzamış görünüyor ; neyse, o kadarını kafaya takmadan -sıkılanların sadece resimlere bakma özgürlüğü mevcut idi halbuki- yeni modellere devam etmek en iyisi. Tanrı gazınızı eksik etmesin. Amin.

 

İyi Modeller

Tolga ÜLGÜR © Ağustos 2007

 

 

Referanslar

 

Spitfire in Action –Squadron Signal

SAM Publication :Supermarine Spitfire part 1 : Merlin Powered spitfire

Aero Detail 8 – Vickers Supermarine Spitfire Mk I – V

Wikipedia

www.spitfiresociety.demon.co.uk

 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.