GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

Messerschmitt Bf-109 G10  Erla
Revell-1/32  
Tolga Ülgür
 

 

1944 ilkbaharından itibaren - bir zamanların kudretli Luftwaffe’si etkisini, kaybetmeye başlamıştı. Devran tersine dönmüş, avcılar av olmuştu. Sağlam tayyare, deneyimli pilot ihtiyacı ile akabinde kendini gösteren yakıt kıtlığı Luftwaffe’nin belini bükmüş ve bir daha toparlanması imkansız bir sarmala doğru itmişti.

 

 

Bu şartlar altında Bf-109G Gustav savaşmaya devam etse de müttefikler tarafından artık klasman dışına itilmekteydi. Amma ve lakin sahneye çıkmaya hazırlanan K4 lerde kullanılacak olan DB605D motoru bir kurtarıcı olabilirdi. RLM, 1944 Temmuz’unda Leipzig’deki Erla’dan bu yeni motorları kullanarak Gustav ları geliştirmesini talep etmiş.

 

 

Üretim hattında tamamlanmayı bekleyen G6 ve G14 lere DB605D motorunun uygulanmasıyla ilk G10 lar ortaya çıkarlar. Ana üretici firma Erla olmak üzere, MTT Regensburg ve Wiener Neustadt  tarafından yaklaşık 2.600 adet G10 üretilmiş. Erla tesislerinde üretilen yaklaşık 1.700 adet G10 dan ilki ise 1944 Eylül ünde tamamlanmış.

 

 

Regensburg ile Wiener Neustadt tesislerinde üretilenleri birbirine çok benzer yapıdaki klasik G10 lar olarak yaftalamak mümkün. Bunlar çok sonraları “Type 100 cowling” olarak etiketlendirildiler.

 

 

Erla üretimi G10 lar ise önemli birkaç farklılığa sahip idi. Sonraları literatüre girecek olan ismiyle bu tayyarelerde “Type 110 cowling/kaporta” kullanılmıştı. Yakın zamana kadar Erla üretimi G-10 ların- yanlışlıkla-Bf-109G-10/AS olarak tanımlana geldiğini ilave etmekte fayda var. Zira G10 ların DB605AS motoru taşıyan bir versiyonu bulunduğu düşünülmekteydi. Çok az sayıdaki G10 nun bu motor ile donatılmış olduğu yanlış olmasa da,  Erla G10 ları için böyle bir genelleme yapmak hatalıydı.

 

 

 

Bu görüş aslında savaş zamanı fotoğraflarının incelenmesi neticesinde ortaya çıkmıştı. Bazı son dönem G10 lar incelenirken akıcı asimetrik kaput ile ilgilenmek yerine öndeki karakteristik alt çene çıkıntılarının olmayışına odaklanılmıştı. Halbuki farklılıklar bununla  bitmiyordu. Fazlası vardı.

 

 

Kokpitin sol tarafında kanopi altında yer alan yay şekilli kaporta, basit, düz ve dikdörtgen bir panel ile ikame edilmişti ki Erla yapısı G10 ların karakteristik özelliklerinden biriydi bu.

 

 

Ancak daha sonraki araştırmalar gerçek hikayeyi  ortaya çıkardı. Bu tayyarelerde diğer G10 lardaki gibi DB605D  motorları bulunmaktaydı. Yağ soğutucusu daha geniş ve fakat daha sığ yapılmış ve içerideki  tesisat yeniden tasarlanmıştı. Bu nedenle yağ soğutucu haznesi de buna göre değiştiğinden burun tarafında yanaklardaki çıkıntılara gerek kalmamıştı. Kaporta üzerinde ana hatlarda bazı değişiklikler de yapılmıştı, bu da silah oluklarındaki biçim değişikliklerine neden olmaktaydı. Diğerlerinden farklı olarak Erla yapısı G10 larda yeni ve daha geniş bir “supercharger” kullanılmıştı.

 

 

Yıllar sonra Luftwaffe araştırmacısı Jean-Claude Mermet bu versiyonu “Type 110 cowling” olarak tanımladı. Aslında bu resmi bir Luftwaffe tanımı değil tabii ki, bu yönde resmi bir tanım olmamasının doğal bir sonucu olarak literatürde kendisine yer bulmuş durumda.

 

 

Bf-109G “Gustav” dan “K” ya geçiş programı çerçevesinde üretilmiş olan G10 lar, Gustav serisinin en hızlısıydı. 1.435 Hp lik DB605D motorlarıyla donatılan G10 lar 695 km/s maksimum hıza ulaşabilmekteydi. Bir adet MG151/20 makinalı top ile 2 adet 13mm MG131 ile donatılan G10 lardan 1944 Eylül ayından itibaren yaklaşık 2,000 adet üretilerek Luftwaffe filolarına gönderilmiş.

 

 

 

Erla yapısı G10 larda farklı kombinasyonlara  da rastlamak mümkündü.. Kısa veya uzun kuyruk teker dikmeleri, geniş ve ince ana tekerler ve buna bağlı olarak kanat üzerinde geniş ya da dar iniş takım yuvası çıkıntıları gibi. Erken dönem üretimlerde kanopiye takılmış anten direğine de rastlanmaktaydı.

 

 

Eğer konuya yeterince ısındıysak yavaş yavaş Revell in kitine doğru seğirtelim. Öncelikle Revell in çıkarmış olduğu kitin, kutudan çıktığı gibi tadilatsız olarak yapılabilecek piyasadaki ilk ve tek Erla yapısı G10 olduğunu belirtmek gerekir. Bu kitin Revell in önceki 1/32 lik Bf109 G6 sından tasarım açısından pozitif bazı farklılıkları olduğunu ilave etmekte yarar var. Öncelikle gövde kısmı - burundaki silah bölümü hariç- tek parça verilmiş.

 

 

Bu oldukça güzel bir gelişme. Revell in bundan önce çıkarmış olduğu G6 da burun kısmı oldukça fazla parçalı bir tasarıma sahip idi ve benim canımı yeterince sıkmaktaydı. Dolayısıyla ben bu topa hiç girmeyerek, yarım göt otururmuşcasına uzaktan seyretmeyi tercih ettim. Top dingildeyerek uzaklaştı.

 

 

Kitin artıları kadar eksileri de mevcut. Bunların bazıları tolore edilebilir. Bazıları ise modelciye kalmıştır, olduğu gibi devam da edebilir, gerekli gördüğü alanlara müdahale de. O nedenle burada daha fazla uzatmayarak yapım aşamasına geçmeyi ve gereken kritikleri yeri geldiğinde yapmayı planlamaktayım  eğer müsaade edecekseniz.

 

 

Yapım her zaman ki ritüel ile başlamakta: Bilmem kaçıncı Geleneksel Kokpit Şenlikleri.. Sanal gezintilerden çıkardığım sonuca göre genel olarak hemen herkes Revell in kutudan çıkan kokpitini beğenmiş durumda. Ben beğenmedim. Bir türlü içime sinmedi. Gözüme gayet tatsız ve yabani görünmekte bu plastik parçacıklar. Olmuyor kardeşim. Zorlamak da faydasız.

 

Kokpit parçalarını geri dönüşümü şaibeli atık kutusuna göndererek bir heves Aires in kapısını çaldım. Müessesenin rezin kokpit seti gerçekten başarılı. Şimdi içime sindi. Burada belirtmeden geçmemekte fayda var. Revell aslında bir takım güzel düşünceler üretmiş kokpit bölgesinde. Sağ kokpit duvarı boyunca uzanan yakıt deposu şeffaf parça olarak verilmiş.

 

 

Bu çok iyi bir düşünce. İlgili kısmı maskeleyerek yakıt deposu boyandıktan sonra şeffaf kısım istenilen şekilde elde edilmiş oluyor. Bu parça o kadar önemsenmiş ki aynı zamanda Aires setinde de “konuk eleman” olarak kullanılmakta.

 

 

Kokpit parçaları Tamiya akrilik marifetiyle RLM66 rengine boyandılar. Ardından eskitilerek montaja hazır hale getirildiler. Gösterge tablosu ve kemerler Aires setin içinde PE olarak çıkmakta. Sonuç bence gayet başarılı. Kokpit tamamlandıktan sonra güvenli bir alanda beklemeye alındı.

 

 

Sırada gövde var. Yalnız gövdede hoşuma gitmeyen kısımlar da var. 10-15 yıllık Hasegawa’dan çok daha yeni ve taze bir üretim olmasına rağmen burun kısmındaki minik hava alıklarının ucu maalesef kapalı tasarlanmış. Kısaca Çüşşş diyorum …Halbuki yaşlı ve bilge Hasegawa’ da bu kısımlar gayet zarif şekilde kalıplanmışlardı. Bu kapalı alanları düzgün delmek pek kolay da değil, içine etmek gayet olası.

 

 

Neyse ki son dönemlerin gözde müessesi “BarracudaStudio” yardıma koşuyor. Bu kit için piyasaya verdiği egzost setinde aynı zamanda bu minik hava alıkları da mevcut. Alağ..Bu iyi oldu. Egzostlar pek parlak olmadıklarından zaten değişeceklerdi. İkisi için tek bir set şu dolar çılgın günlerde olumlu karşılanmalı.

 

 

Gövdedeki güdük hava alıklarını yok ederek başladım tadilata. Yerlerine Barracudacast ın pek zarif ve de leziz rezin hava alıklarını yerleştirdim.

 

 

Rezin egzostları da -yuva kısmını biraz traşladıktan sonra- yerleştirdim. Artık gövde kapatılabilir duruma gelmişti.

 

 

Revell in parçalı kanat tasarımı olumlu noktalardan biri olarak sayılabilir.Üst kanat iki parçalı tasarlanmış. Her ne kadar parçaların birleşme yerinde tesviye edilmesi gereken bir iz kalsa da, detaylı bir iniş takım yuvası oluşmasına katkı sağlamakta. İniş takım yuvaları çok parçalı iyi oturan yapısıyla son derece gerçekçi ve detaylı bir sonuç vermekte. Bu haliyle Hasegawa’dan çok daha iyi bir görüntü elde edilmekte. Bunu yaş ve nesil farkına bağlayarak devam edelim.

 

 

Kanat üstündeki teker yuvası çıkıntıları –Hasegawa’daki gibi- ayrı parça olarak verilmemiş. Doğrudan kanat yüzeyi ile birlikte kalıplanmış. Bu durum opsiyonalite açısından kısıtlayıcı bir durum. Revell in kutusundan sadece geniş tekerlekli versiyonlarda bulunan parça çıkıyor. Halbuki Erla  yapısı G10 larda her iki türlü versiyona da rastlanmakta. Dolayısıyla kutudan çıkan parça ile dar tekerlekli versiyonu yapmak mümkün değil. Üzülmek gereksiz Barracuda ve artık piyasada bulunmayan “Alleycat” bu konuda aksiyon almış. Özellikle Barracudacast ın seti oldukça etkileyici.. Şimdiden bir tane edinmiş durumdayım. O zaman bir tane daha mı yapacağım?

 

 

Tüm kontrol yüzeyleri - flaplar vb parçalar- ayrı verilmiş. Dümen ve yatay dengeleyiciler de oynar şekilde ayrı parçalar olarak tasarlanmış. Ve fakat burada kritik edilmesi gereken bir nokta var. Bu kitten önce çıkarmış oldukları G6 da olduğu gibi burada da kontrol yüzeylerindeki disk şeklindeki abartılı detay izleri mevcut. Bu izler neden bu kadar kalın ve belirgin verildi anlamış değilim. Bunları yok etmeye uğraşmak pek hoş bir deneyim olmayacaktı. O nedenle daha önceden edinmiş olduğum Alleycat setindeki ilgili parçaları aşırarak kullanmaya karar verdim

 

 

Bir diğer düzeltilmesi gereken nokta ise kanatların ve yatay dengeleyicilerin yüzeylerinde bulunan güçlendirme şeritleri. Bunlar normalde olmaması gereken detaylar. Muhtemelen dolaşılan bir müzede baz alınan tayyare üzerinde bunlar mevcut idi ve  hesapta yokken projeye dahil oldular. (Tamiya’ nın 1/48 Spitfire MkVb sinin kanat üst yüzeylerindeki manasız güçlendirme şeritlerini hatırlayın.. Silemedik cehaleti yeryüzünden; Godot ise gelmemeyi seviyor) Bu manasızlığı zımpara bataryalarının yardımıyla kolayca ortadan kaldırdım..

 

 

Genel olarak parça birleşimi sorunsuz gibi görünüyor. En çok çekindiğim bölge ayrı parça olarak verilen burundaki silah paneliydi. Ne kadar iyi bir oturma olacak? Tesviye oyunları mı oynanacak endişesi mevcut idi başlangıçta.  Ancak parça beklenmedik derecede problemsiz ve  mükemmel oturdu yerine. Bir miktar macun ile mevzu halledildi. Bu parçanın da birazcık hatalı olduğu yazılıp çizildi sanal alemlerde, ama bence çok da vahim değil sanki ve bununla idare etmek pekala mümkün.

 

Kutudan çıkan yağ soğutucusu gayet başarısız görünüyor. Barracuda nın elemanı ile yan yana geldiklerinde bu fark bariz olarak kendini belli ediyor. Özet olarak bu parça da Barracudacast ın rezin elemanı ile değişti.

 

 

Revell’in plastiği Hasegawa veya Tamiya’nın plastiğinden biraz farklı. Direnci sanki daha az. Yüzey ise biraz pütürlü gibi; dokusunda bir farklılık var. Pek içime sinmedi bu hali ama dereyi geçerken attan atlamanın da alemi yok. Bu sıkıntılı hammadde durumu sanki kendini ince parçalarda daha bir ciddi gösteriyor. Anten ve benzeri ince ve nazik parçalar son derece dayanıksız ve kırılganlar. Hatta dümen parçası iyi detaylara sahip olsa da kolayca esneyerek formunu kaybedebiliyor.

 

 

Modelini yaptığım G10 JG300 e ait Yeşil 7. Kayıtlara göre 1945 Mayıs’ında Prag Kbely de bulunmuş. Oldukça koyu bir -savaş sonu dönemi- renge sahip. Modele başlamadan önce hangi G10 u yapacağımı kararlaştırmıştım. Daha sonra hem EagleCal hem de Barracudacal tarafından bu tayyarenin bulunduğu setler birbiri ardına piyasaya sürüldü. Ben Anders Hjotsberg in önemli katkı sağladığı Barracudacal setini tercih ettim.

 

 

Yeşil 7 gövdesi tamamen koyu yeşil renge boyanmış. Buna gövde altı da dahil. Referanslar bunun RLM 83 olması gerektiğine işaret etmekteler. Burun kısmı klasik RLM74/75/76  kombinasyonu ile boyanmış. Kanatların altı -bazı RLM76  kısımlar hariç- çıplak metal renginde.

 

 

Boyamaya başlangıcı alt yüzeylerden yaptım. Alclad ile çıplak metal kısımlar boyandı ilk olarak. Revell in tuhaf plastiği Alclad’tan çok hazzetmedi. Zaman zaman gıcık gitmeye yeltendi. Pütürlü yüzeyin iyice adam edilmesi lazım. Aksi halde istenmeyen reaksiyonlar ile karşılaşmak olası.

 

 

Ardından üst yüzeylere tırmandım. İlk olarak burun kısmını boyayarak ilerlemeye karar verdim. Gunzenin akrilkleri ile RLM74/75/76  kombinasyonu uygulandı. İlaveten burunun en ucundaki kısımda yer alan RLM 70 tadındaki koyu renkli bant da boyandı Uygun bir kuruma süresinin ardından burun kısmını maskeledim ve boyanması gereken diğer bölümlere yöneldim.

 

 

Gunze nin RLM83 ine tekabül eden H423 ile gövde ve kanatların kalan kısımları kolayca boyandılar. Gövdedeki mavi beyaz filo renkleri için ıslak çıkartma yerine maskeleyerek boyamayı tercih ettim. Kurumasını müteakip demirbaş eleman TamiyaX22 ile genel vernikleme işlemi yapıldı.

 

 

Barracuda’nın ıslak çıkartmaları mükemmel. Gayet sorunsuzca yerleştiler.

 

 

Revell in verdiği pervane abağı konusunda yeterince net değilim. Üstüne Barracudacast ın mükemmel setini görünce dayanamayarak “ücreti mukabili benim ol” tuşuna bastım. Sözkonusu ücret makul. Fiyat/kazanç oranı yeterince kazandırıyor gibi.

Abak referansta görüldüğü gibi 1/3 beyaz 2/3 RLM70 rengine boyandı. Zarif paller de RLM 70 rengine kavuşturuldular.

 

 

Tekerleklere geçmeden önce gövde altı yakıt tankına yöneldim. Kutudan çıkan parça gözüme oldukça makul ve güzel göründü. Sanki Hasegawa’nın elemanından daha iyi. RLM76  rengine kavuşturulduktan sonra gerekli işaretler ıslak çıkartma marifetiyle uygulandı.

 

 

Akabinde yoğun sayılabilecek bir eskitme kirletme sürecine maruz kaldı. Sizi bilemem ama benim hoşuma gitti nihai hali.

 

 

Sırada iniş takımları ve tekerlekler var. Bu konuda kutu muhteviyatı ile anlaştığım pek söylenemez. Kutu orijinli tekerlekler Barracudacast ürünleri yanında çok sönük ve kifayetsiz kalıyorlar. Güzellik karşısında çaresiz kalarak yukarıda bahsi geçen “edinme” tuşuna tekrar bastım.

 

 

İniş takım dikmeleri çok parçalı ve birbirine geçmeli tuhaf bir yapıya sahip. Revell plastiğine güvenemediğimden metal dikme aramaya çıktım. En uygunu Kont Eduard’ın malları gibi göründü gözüme. Setin içerisinden metal dikmelerin yanında rezin iniş takım yuvası kapakları da çıkıyor. Gayet hoş bir görüntü. Ve fakat muadillerinden daha kaliteli olsa da metal dikmelerde ufak tefek çapaklanma izlerine rastlanmakta. Ve bunlar pek de kolay bertaraf edilemiyor.

 

 

Dikmelerin yerleştirilmesinin ardından yakıt tankını monte ettim. Montaj kısmı biraz alengirli.

 

 

Ardından boyanan tekerlekler takıldılar. Arka dikmede kutudan çıkma parça kullanıldı, zaten alternatifi yok. Yumuşak plastik nedeniyle eğreti duruyormuş hissi veriyor bana. Ama bununla yaşamaya devam etmek durumundayız şimdilik.

 

 

Elimdeki referans resme bakarak egzost izlerini uyguladım. Yoğuna yakın bir kirlenme mevcut. Ama ben yine de kedinin kuyruğunu çok fazla çekmek istemedim ve görüldüğü şekilde bıraktım.

 

 

Kanopi Eduard’ın maskeleri kullanılarak boyandı. Yerine kolayca takıldıktan sonra antenin çekilmesiyle model bitirildi. Sonuç, %100 olmasa da, tatmin edici sayılabilir. Bazı eksiklik ve hataları olmasaydı çok daha hoş duygular içerisinde bitirmiş olabilirdim. Ama sistem “buna da şükür” dememizi bekliyor sanırım. Yine de bu kit tadilatsız yapılabilecek yegane Erla G10 nu.

 

 

İleride bir tane daha yapma ihtimali az değil. Bunun için memleketin normalleşmesini beklemek ise pek mantıklı değil. DNA sı oynamış bir kere. Godot gelmeyecekse biz neden gitmiyoruz?  Bekle bizi Godot, akşama manisel bir durum yoksa, biz gelmelerdeyiz.

 

Carpe Diem

İyi modeller

Tolga ÜLGÜR

Nisan 2015

 

     
     
     

 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.