GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

Messerspit
Tamiya + Fusion Models 1/48
Tolga Ülgür
 

Sevgili Spitfire ve Muhterem Messerschmitt.  Biraz Hansel ile Gratel gibi oldu ama neyse; biz buna takılmadan devam edelim. İkinci Dünya Savaşı havacılığının demirbaşları arasında sayılan bu  iki tayyare de çoğumuz tarafından yeterince güzel ve çekici bulunuyor olsa gerek.  Yoksa bu kadar fazla sayıda modeli ne üretilirdi ne de yapılırdı bunların. Peki iki ayrı güzel şey bir araya gelirse ortaya çıkacak sonuç -hadi sentez mi diyelim buna- yine aynı güzellikte olur muydu ? İçeriğinde “Üstün ırk takıntısı” barındıran teorilere bakılırsa böyle olması beklenmeli. Ve fakat teori bu kez çalışabilemiyor sanki. Kimilerine göre sonuç biraz hayal kırıklığı tadında;  hatta bazılarının kulağına Frankenstein’ı bile fısıldıyor olabilir usulca. Ancak ben - işin içinde Spitfire olunca subjektifleşmekte bir sakınca görmemişlikten midir nedir- mevzuya bu kadar olumsuz yaklaşamıyorum. Yine de var bir hıyarsallık sanki, lakin bu durumun yüzüne bakılmayacak kadar da beter olmadığı kanaatindeyim. Hatta belki bir parça ilginç bile olabiliyordur.

1942 yılının bir kasım günü, İngiltere Westhampnett’deki 131 nci filoya ait 2 adet Spitfire MkVb  Fransa’nın Normandiya kırsalında çeşitli yer hedeflerine yaptıkları saldırıların ardından eve dönüş yolunda ne yazık ki uçaksavar ateşine maruz kalırlar. Aksilik bu ya, Bernard Scheidhauer’ın kullandığı EN830 kodlu Mk Vb hafif hasar alır. Yakıt kaybetmeye başlayan ve telsizi arızalanan EN830 Westhampnett’e ulaşamayacağını anlayınca Manş denizini geçerek uygun bir yere inmeyi dener.  Bir miktar deniz üzerinde uçtuktan sonra gördüğü kara parçasını  Britanya adasının güney ucundaki “Isle of Wight” zannederek iniş yapar. Ancak indiği yer aslında  Fransa kıyılarına yakın bir bölgede bulunan Alman işgalindeki “Jersey” adasıdır. Uçağı imha etmeyi denese de geç kalmıştır ve Alman birlikleri tarafından esir alınır. Scheidhauer  “Stalag Luft  111” in yolunu tutarken, EN830 silahları sökülerek Echterdingen’deki  Daimler Benz’in test merkezine gönderilir.

Daimler Benz pilotları tarafından birçok kez uçurularak denendikten sonra 12 volt luk elektrik sistemi Luftwaffe’nin standartı olan 24 volta çevrilir. Merlin motorunun sökülmesi  esnasında  Spitfire’ın ön gövde kesitinin standart Bf-110G motor kaportasına çok yakın olduğunun anlaşılması mühendisleri birtakım deneysel faaliyetlere yöneltmiş. Bağlantı kısımlarında bazı değişiklikler yapılarak Daimler Benz DB605A-1 motoru monte edilerek Bf-110 ön motor kaportası ile kaplanmış. Üç metre çapındaki VDM pervanesi ile sol yandaki karbüratör hava girişi bir Bf-109G den aşırılarak motor kaportası sarıya boyanmış.

Ortaya çıkan melez tayyareye “Messerspit” denmesi çok da garip bulunmamalı. Modifiye edilmiş EN830’un performansı gayet tatminkar bulunmuş. Özellikle görüş açısı, kullanım kolaylığı ve tırmanma konularında Daimler Benz pilotları tarafından olumlu eleştiriler almış.  Test datasına göre Daimler Benz  DB605 motoru  Merlin’den 150 hp daha fazla güç üretmekteymiş.

Tayyarenin renkleri konusunda tam bir konsensus sağlanabilmiş değil. Gövde ve kanatların üst kısımlarının RLM 74 / 75 renginde olduğu görüşüne kimileri  RLM 70 / 75 kombinasyonu ile karşı çıkmışlar. Alt yüzeyler, yatay dengeleyicilerin oynar kısımlarının rengi konusunda da benzer bir itiş kakış gözlenmekte;  Bu kısımlar RLM 04 sarısıdır görüşüne kimi konu uzmanları RLM 65 ile karşı çıkmışlar. Ben sıkıldım artık “65 yıl önce sıçılan bok aslında ne renkti” tartışmalarından. Biz boka basmadan – üzerinden atlayarak - devam edelim en iyisi.

1944 yazına kadar Echterdingen’de resmi deneme uçağı olarak kullanılan Messerspit buradaki pilotların ilgi odağı olmuş. 14 Ağustos 1944 tarihinde  B-17’ler tarafından yapılan müttefik bombardımanında alandaki diğer 8 Alman tayyaresi  ile birlikte imha edilerek kariyeri sona ermiş.

Daha önce Luftwaffe renklerinde bir P-47 yapmama neden olan “On special Missions-The Luftwaffe’s Research and Experimental Squadrons 1923-1945” adlı tehlikeli ve örgütsel doküman niteliğindeki kitabın sayfalarında minik gezintiler icra ederken bu melez tayyarenin fotoğrafına rastlamam aslında projenin fitilini ateşleyen unsurdur. Ardından Ultracast’ın sitesinde- nereden çıktıysa-   Fusion models’in  “1/48 Captured Spitfire with DB605 Engine” setinin satıldığını görünce hiç tereddüt etmedim ve o malum “benim ol” tuşuna bastım.

Siparişin Kanada’dan yola çıkıp gelmesini beklerken geriye Tamiya’nın pek bilinen pek de sevilen 48 mikyaslı Spitfire MkVb kitinden bir tane edinmek kalıyordu ki bu da hiç zor olmadı. Zira bunlar mahzende çiftleşerek çoğalmakla meşguller.

Yapım:

Yapıma başlamadan önce Fusion models’in rezin parçalarını inceledim. Aslında gayet basit bir yapısı var setin.  Daimler Benz motorunu çevreleyen Bf-110 lardan alınma bir motor kaportasını barındıran tek parçalık burun, egzostlar, pervane, paller ve havalandırma girişi ile anten vs gibi diğer ıvır kıvırlar setin muhteviyatını oluşturmaktalar. Kalitesi hiç de fena değil gibi.

 

Kesme biçme işlemleri sayesinde yapıma kokpitten başlamak zorunda kalmadım. Sağ ve sol gövde parçalarının ön kısımlarını yeni burunu yerleştirebilmek için kılavuzda belirtilen noktalardan kesmeye başladım. Acele etmemeli yoksa plastik yüzeylerdeki detayları heba etmek olası. Zaten iyi bir “zamana karşı”cı olmadığımdan usul usul ilerledim. Rezin burun parçasının gövdeye uyumu başarılı görünüyor.

Burunun gövdeye güzelce oturacağına kanaat getirdikten sonra mecburi olarak kokpite yöneldim. Bu kısım klasik Spitfire kokpiti olarak toplandı. Eduard’ın gösterge panelini kullandım. Koltuk ise her zamanki gibi yine Ultracast’dan.

Kokpit gövde içine yerleştirilip , gövde kapatıldıktan sonra  rezin burun yerleştirildi. Pek fazla sıkıntı olmadı birleşim alanlarında. Ancak burun parçası üzerinde kimi kalıp izlerini üşenmeden tesviye etmekte fayda var. Bazıları gayet inatçı olabiliyor.

Gövde ile ilgili rötuşları bitirip kanatlara geçtim.

Kanatlarda bazı düzeltmeler gerekiyor. Sözkonusu tayyarede kanatlarda yer alan silahlar sökülmüş durumda. Kanatlardaki makinalı topların namluları kesildi ve uçlarına tıpaları takıldı. Yine kanat uçlarındaki makineli tüfek yuvaları uygun malzeme ile dolduruldu ve tesviye edildi.  

 

Elimde çok sağlam bir referans olmamakla beraber kanat altındaki kovan tahliye deliklerini oldugu gibi bıraktım. Bunları kapatmak gibi ilave bir çaba göstermiş olduklarını zannetmiyorum bunu yapanların. Aerodinamiği de pek bozmaz sanırım.

 Yukarılarda bir yerde de bahsetmiş olduğum gibi, renkler konusunda çok kesin bilgiler olmamakla beraber gerek Fusion models’in açıklama kılavuzunda, gerekse az sayıdaki yapılmış modelde ortak kanı üst yüzeylerin RLM 75 / 74,  burun ile alt yüzeylerin ise “Hans sarısı” olduğu yönünde. Alt yüzeylerin RLM 65 olabileceğine ilişkin az sayıda kimi muhalif görüş de okumadım değil, ama zerre kadar itibar etmedim bunlara. Siyah beyaz resimlerden görebildiğim burun ile alt kısımlar büyük oranda aynı renk gibi duruyor.  En azından benim göz böyle görüyor. Gerisi teferruat sanki. İsteyen başka başka tonlarda yeşile boyasın oraları.

Boya olarak Gunze Sangyo’nun akriliklerini kullandım. Gövde yanında belli belirsiz az miktarda benek yaptım, sonra bunları iyice silik hale getirmeye çalıştım. İçimden gelmedi bir türlü belirgin beneklere boğmak tayyareyi.

Islak çıkartmalar konusunda sıkıntılarımız mevcut. Zira önceleri çıkartma seti ile birlikte piyasa verilen “Fusion models”in setinde nedense artık ıslak çıkartmalar bulunmuyordu. Ultracast üzerinden müessese ile irtibata geçerek bunun bulunabilirliği konusunu sordum. Cevap ağlamaklı bir “maalesef” oldu. Rezini kalıba dökebilen amca çıkartmaları nedense basabilemiyordu. Bence de asittir !!

Gövde ve kanatlardaki “CJ ZY” kodları dışındaki az sayıda çıkartmayı bir şekilde yedek kutusundaki uygun artıklardan sağladım. Kuyruktaki gamalı haç için hiçbir 1/48 lik yedek uygun gelmediğinden dışarıdan bir “gamalı haç” seti getirtmek zorunda kaldım.

Lakin “CJ ZY” kodları sorunsalı halen devam etmekteydi. Bunları sıfırdan basmak gerekecekti. Neyse ki bunu da Tarık Soylu’nun yardımıyla hallettim. Gayet hızlıca basıp postaladığı çıkartmalar elime ulaşınca geriye bunları yerlerine yerleştirip X22 ile korumaya almak kalmıştı.

Kokpit içerisindeki son ilave “Cutting edge”in nişangahı. Bunun Echterdingen’deki testler sırasında sökülmüş olma ihitmali mevcut ancak bu konuda kesin bir bilgiye ulaşamadığımdan yerinde bırakarak devam etmeyi uygun buldum.

Mat vernik uygulaması, egzost izlerinin yapılması ve son olarak da Ultracast’tan temin edilmiş kokpit giriş kapısının yerleştirilmesiyle sefil sıcaklar bastırmadan modeli bitirdim.  

Hayırlı Modeller

Tolga ÜLGÜR © Mayıs 2011

 

     
     
     

 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.